İstanbul’a döndüğünden beri ona en çok umut veren görüşmeden çıkmıştı. Haftalardır ilk kez yanaklarında gamzeleri belirmişti. Sonunda bu plazalardan birinde benim de bir masam olacak. Bir pasta mı alsam giderken eve. Ohh, milyon diplomalı işsiz olmaktan kurtulacağım nihayet. Belki de şu Mashattan’da bir stüdyo daire bile tutabilirim birkaç haftaya. Aman dur bi, bu kadar acele etme. Teker teker...
Kardeşiyle küçüklüklerinden beri bayıldıkları pastalı kutlamaları hatırlayarak mahallelerindeki pastaneye girdiğinde biri tezgâhın ardında diğeri kasada duran iki adamdan başka kimse yoktu. Daha öğrenciyken, beşten sonra, elde kalmış pastaları ucuza alabilmek için kapının dışında, köşede beklerlerdi birlikte. Yan yana dizilmiş pastaların önünde, eskiden en sevdikleri olan vişneliyi ararken üstünde çilekler dizilmiş olana gözü kaydı. Çok geçmeden sağında bir çift belirdi. Genç kadın ¨Şu çilekli pasta nasıl?¨ dedi. Yanındakinin cevabı duyulmasa da tezgâhın arkasındaki eller onu bir kutuya yerleştirip kurdelesini bağlamıştı bile. Önce ben seçmiştim, diye içinde sessiz bir çığlık kopmuştu ki kadının yanında sessizce duran adama takıldı gözleri. Aaa, Demir değil mi bu? Sokaklarda az yakan top oynamamışlardı. Okul yolunda, vapurda, sinemalarda, sahildeki kafede arkadaşlıklarına devam etmişlerdi. Şiirlerini, kitaplarını değiş tokuş ederlerdi. Gülüşü hiç değişmemiş. Senin gibi gülen bir adam bulamadım ki. Onlar çilekli pastayla çıkarken, ¨Demir,¨ diye seslendi arkalarından. Dönüp baksaydı, ¨Nasılsın? Bak ben döndüm, dolaştım alemi, aradım taradım, bulamadım ruh eşimi. Ama bak döndüm. Niye cevaplamadın mektuplarımı?¨ diyecekti. Oysaki kadının arkasından görünmez bir iple sürüklenmişti çoktan. Bakakaldı bir süre. Vitrine döndü, ümitsizce sordu.
¨Başka çilekli pasta var mı?¨
¨Sonuncusunu biraz önce verdik hanımefendi ama isterseniz teklilerden var iki tane. Tatları aynı.¨
Kalanlarla idare edeceğiz.
¨Ama ben de istiyorum aynısından.¨
¨Tamam, öyle bakma. Bu sefer de vereceğim ama son valla. Demir yaa, hep böyle mızıkçılık ediyorsun. Al bakalım.¨
¨Tamam, ikisini de paket yapalım o zaman,¨ diye mırıldandı.
Evlerinin olduğu sokağa girdi. Nişanlısı mı acaba? Anneme sorsam? Yok yok, durup dururken bin tane soru sorar şimdi. Ayşe’ye anlatsam? Amaan,o da Demir okul bitince Ankara’dan geri dönmedi diye gıcık oluyor hâlâ.
Salataya yeşil soğanlarla biberleri ince ince doğrarken radyodaki şarkıya eşlik edip kaçırdıklarını düşünmemeye çalışıyordu. Annesi, ¨Hadi ama, ne kadar yavaşsın. Köfteler soğuyacak,¨ diye seslendi, rakıyla buzu masaya götürürken. ¨Çocukken de, ‘Hızlı yürüme, nefes nefese hayatın peşinden koşturma, biraz dur da etrafındakilerin tadını çıkart,’ derdin anne. Şimdi ne değişti?¨ diye söylendi. Kadın salondaydı, radyonun sesinden onu duymadı. Amaan duymadığı iyi oldu. Sakin ve huzurlu bir akşam istiyordu. Belki babasına rakıda eşlik ederdi. Bir iki kadehten sonra gözünü yumunca uykusu da gelirdi. Biraz dinlenirdi hiç olmazsa bu gece.
Limonu sıkıp yağı gezdirdiği salata kâsesi bir elinde, peynir tabağı diğer elinde, omuzuyla mutfağın ışığını söndürüp derin bir nefes aldı.
¨Demir’i gördüm bu akşam kuzeniyle. Eve yemeğe gelmiş herhalde. Elinde pasta vardı kızın. İyi rastlamadın onlara pastanede,¨ dedi annesi.
¨Arkadan benzetir gibi oldumdu birini, oymuş demek. Anneleriyle oturmuyor mu artık?¨ Hiç umursamıyor gibi yapmaya çalışıyor, bir yandan da büfenin aynasında kızarıp kızarmadığını kontrol ediyordu.
¨Yok, bir ara nişanlandı. Senin gittiğin seneydi galiba, sonbahardı. Ama, ‘Olmadı,’ dedi Neriman teyzen. Zaten onun da içine hiç sinmemişti. Ondan sonra birkaç kez sarhoş geldi eve, babasıyla bağırış çağırış… O kış da taşındı. İşe yakın, küçük bir ev tutmuş Maslak’ta. Arada uğruyor böyle. Kuzeniyle mi baş göz etmeye çalışıyor Neriman, bilmem. Onların orada akraba makraba demiyorlarmış.¨
¨Herkes bizim gibi kardeş diye bakmıyor kuzene hanım,¨ derken kadehinden bir yudum yuvarladı babası.
¨Demir de memnundur o zaman, ellerinde pastayla yemeğe geldiklerine göre.¨
¨Yok be canım. Kız Nerimanlarda birkaç gündür. Öğleden sonra beraber mantı açmışlar. Buzluğuna koymak için Demir’e gideceklerdi. Neriman oğlana da emrivaki yaptı demek yemeğe gelsin diye. Kızın arkasından yürürken,yüzünden düşen bin parçaydı valla zavallının. Seninleyken hep gülerdi yüzü, ne güzel anlaşırdınız...¨
Sahi ya...Vapurda martılara simit atardık sabahları, kışın da okula giderken içeride oturup çayla poğaça yerdik. Hafta sonları basket maçlarını kaçırmazdım hiç, sürekli tezahürat… Nasıl da güler, sevinirdi beni tribünde çılgınca bağırırken görünce.
Babası kadehi tokuşturmak için uzatırken, ¨Anlat bakalım, nasıl geçti görüşme? Olacak mı bu sefer? Olmasa da sorun değil ya, biliyorsun değil mi?¨ dedi. Gözlerinin içi parıldayarak gülümsedi kızına.
¨Ben de onu diyecektim baba. Bu sefer oldu galiba. Parası da iyi. Maslak’taki ofiste işe başlayabilirim her an. Kim bilir belki bir stüdyo daire kiralarım oralarda. Arada size yemeğe gelirim ben de. Her gün köprü geçip saatlerce trafikte bunalmaktansa…¨
¨Daha yeni geldin be kızım, ne taşınması hemen? Gene mi hasret kalacağız?¨ deyince annesi, ¨Kazık kadar oldum, evlenip gitsem laf etmezsin ama,¨ diyecekken tam o sırada babasının annesi için doldurduğu kadeh çın etti. Üçü de tekrar kaldırıp bardaklarını tokuşturdular. Ona göz kırpan babasına gülümsedi aynadan. ¨Hayırlısı,¨ dedi saçları kırlaşmış adam, anne kız sözleşmiş gibi cevap verdiler. ¨Hayırlısı!¨
Seçil Erginler
Şubat 2023, İstanbul
Commentaires