Trenden indi. Etrafındaki kalabalığın farklı yönlere dağılışını izledi. Kimini babası, kimini kocası kimini de sevgilisi karşılamıştı. Omuzundaki çantasından telefonunu çıkartıp adrese tekrar baktı. Tekerlekli bavulunu çekmeye başladı. Garın dışındaki taksi durağına hızlı ve ritmik adımlarla ilerlerken saati kontrol ediyordu. Nereye yetişmeye çalıştığını bilmeden koşar adım karşıya geçti. Yağmur çiselemeye başlamıştı. Son konuşmalarını hatırladı. Tanımamıştı babası adını duyana kadar sesini. Telefonda sessiz kalmışlardı bir süre. ¨Gel tabii. Böylesi daha iyi olur, haklısın. Çok şey birikti. Gel, bekliyorum.¨
Yıllar önce annesiyle birlikteaynı istasyondan, aynı trene bindiklerinde geride bıraktıkları hayat siyah beyazdı. Perondan vagona adımını attığı anda tıpkı bir filmin renkliye dönüşü gibi aydınlanmış, anlamlanmıştı her şey. Annesi bile daha neşeliydi artık. Yine de onun gülüşünün ardında gizlediği endişeyi hissedebiliyordu.
Bilmedikleri bir yere, tanımadıkları insanların arasına gidiyor olsalar da umutlarını, inançlarını yanlarına almışlardı. Aldatılmışlıkları ve gözyaşları geride bıraktıkları hayatla birlikte o şehirde kalmıştı.
¨Anne!¨ dedi tren hareket etmeye başlayınca, ¨Babam bizi uğurlamaya gelmiştir belki, el sallayanların arasında olabilir mi?¨
Kadın düşünceli iç geçirdi, ¨Gelecek olsa, hiç bırakmazdı,¨ dedi sadece ikisinin duyabileceği bir sesle. O günden sonra ne zaman babası hakkında konuşmaya çalışsa ¨Şu yeni aldığım kitabı okuyalım mı birlikte?¨, ¨Sinemaya mı gitsek? Yeni bir film gelmiş,¨, ¨Hava da ne güzel, hadi gel yürüyüşe çıkalım,¨ der, konuyu değiştirirdi. Akşamları biri okuldan, diğeri bankadan gelip masayı kurduklarında, biriktirdikleri paranın birazıyla ayda bir hafta sonu sinemaya gittiklerinde, paylaştıkları patlamış mısır kokusunu içlerine çekerken ondan hiç bahsetmediler.
¨Niye her bayramı başka bir yerde geçiriyoruz? Anneannemlere gitsek olmaz mı?¨
¨Herkes orada, milletin bakışlarıyla, iğnelemeleriyle uğraşamam. Çok dediler, ‘Bu adama varma.Bak muhtarın oğlu doktor çıkıyor.Ortaokuldan beri de gözü sende,’ diye. Dinlemedim hiçbirini. Haklı çıktıklarına mı yanayım, doktorun karısının mutluluğunu gözümün içine sokmalarına mı? Anneannen gelsin çok özlediyse.¨
Annesini kabristanda bırakıp eve yalnız döndüğü ilk akşam dört duvar arasında otuz yıllık hayatlarının yankılarıyla baş başa onun yatağında, kokusuyla sabahı sabah etti.
¨Yardıma geleyim, verilecek eşyaları birlikte toplayalım. İzin al klinikten bu hafta. Danışanlarını biz arar, mazeret bildiririz, merak etme. Yalnız değilsin, biliyorsun değil mi?¨
Cevap vermedi. Danışanlarının ona ihtiyacı vardı, biliyordu. Ayrıca, ara verirse geri dönemeyeceğinden de korkuyordu.
Yola çıkmadan önceki geceydi. Trene bineceğinden daha haberi yoktu. Annesinin tüm eşyalarını topladı. İç çamaşırlarının olduğu çekmecenin arkasındaki günlüğü bulduğunda çok şaşırdı. Onu bu deftere yazarken hiç görmemişti. O hep mutfakta yemek yapardı, akşamları televizyon izlerdi, bazen kitap okurdu. Şimdi sıra annesinin sırdaşıyla tanışmaya gelmişti.
Kapağını açmaya çekindi. Kalın bir defterdi, merak etti. Bu şehre taşındıkları tarih vardı ilk sayfada. Tren yolculuklarını, ona sorduğu soruyu, sessiz cevabını ve sayfada dağılmış mürekkebi gördü ilk. Aralarında otuz yıldır adı bile geçmeyen babasını özleyen, aldatılmaktan kırılmış, incinmiş bu kadını hiç tanımıyordu. Onun sayesinde babasının elinden tutup okula götürdüğü küçük kızını hiç düşünmemiş, annesinin eline sarılmıştı yıllarca. Ona dayanmıştı. Anneannesine kırgınlığını, doktordan uçurulan haberleri, karısının güzelliğini, mutluluğunu ve bunlara ne kadar üzüldüğünü o gece öğrendi.
Sabah babasını aradı. ¨Annem öldü,¨ dedi. ¨Konuşmamız lazım. Benim seninle konuşmam lazım.¨
¨Gel o zaman, konuşalım,¨ dedi babası.
Garın çıkışındaki merdivenlerde dağılan kalabalığa baktı. Taksi durağına yöneldi.
Seçil Erginler
7 Mart 2023, İstanbul
コメント